Liselerin Bağımsız Kitlesel Örgütü
Son dönemde liselerimize yapılan saldırılar ve yozlaştırma denemeleri yeni bir boyut kazanmıştır. Liselerimiz devlet eliyle gerici vakıflara ve cemaatlere peşkeş çekilmiş, konferans salonlarımız bu vakıfların propaganda alanı haline gelmiştir. Hatta bu gerici kuşatma o kadar yaygındır ki Ensar Vakfı liselerimize girip öğrencilere konferanslar vermektedir. Bu konferanslar Milli Eğitim Bakanlığı ve okul idareleri tarafından görmezden gelinmekte, liselerin kapıları bu gerici ve kirli yapılanmalara açılmaktadır. Bu yazımızda bahsedeceğimiz kirli vakıflardan öne çıkanlardan biri Türkiye Gençlik Vakfı TÜGVA'yı hedef alacağız.
Öncelikle bu oluşumun nasıl kurulduğunu inceleyelim. TÜGVA 2014 yılında Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan tarafından kurulmuş olup AKP hükümetiyle yakın ilişkileri ve devlet desteği sayesinde kısa sürede büyümüştür. Bu yakın ilişki sayesinde TÜGVA, Milli Eğitim Bakanlığı ile imzaladığı protokoller üzerinden liselere girmeye başlamış ve 2016 yılında vergi muafiyeti kazanmıştır. Bu protokollerle öğrencilere “değerler eğitimi, kulüp çalışmaları, sosyal etkinlikler” adı altında faaliyet yürütme yetkisi verilmiştir. Birçok ilde İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri aracılığıyla liselerde kulüpler, yaz okulları, seminerler ve kamp çalışmaları düzenlenmiştir. Ayrıca bu süreçte öğrenciler üzerinde etkisini artırmak için yurtlar, etüt merkezleri ve kurslar açılmıştır. Eğitim adı altında verilen bu kurslarda öğrenciler iktidarın “kindar ve dindar nesil” projesine uygun bir ideolojik çizgiye çekilmeye çalışılmıştır. Yani TÜGVA adeta iktidarın liselerdeki temsilcisi haline gelmiştir.
Kurulduğundan bugüne geçen 11 yıl içinde yaşanan skandallara gelecek olursak Türkiye’nin dört bir yanında gençlik üzerinde gerici faaliyetler yürüten TÜGVA, 2023 yılında Iğdır Üniversitesi’nde büyük bir skandalla gündeme gelmiştir. TÜGVA’nın Iğdır İl Temsilcisi Ebubekir Öztürk üniversite öğrencisi birçok genç kadını taciz etmiş, kendisini MİT görevlisi olarak tanıtarak öğrencileri kandırmıştır. Ses kayıtları, yazışmalar ve görgü tanıklarıyla çok sayıda kanıt ortaya çıkmıştır. Ancak tüm bu delillere rağmen fail hakkında doğru dürüst bir soruşturma bile başlatılmamıştır. Bu durum tacizin üzerinin bilinçli olarak kapatıldığını ve iktidarla iç içe olan TÜGVA’ya dokunulmadığını göstermektedir.
Son olarak bu kuşatmaya karşı biz liselilere düşen role değinelim. Kendimizi savunmak ve okullarımızı bu vakıflardan, cemaatlerden uzak tutmak için dayanışma şarttır. Öğrenciler bir araya gelmeli, bu oluşumları iyi tanımlamalı ve buna karşı bir mücadele programı hazırlamalıdır. Liselilerin demokratik kitlesel örgütü Liseli Genç Umut’ta cemaatlere ve gericiliğe karşı birleşerek bu vakıfları okullarımızdan uzaklaştırmak için mücadele etmelidir. Unutmayalım bu kirli oluşumlara karşı okullarımızı savunmak bize düşüyor. Çünkü biliyoruz ki: Cemaat ve tarikatların eline bırakılan kurumlar, intihar eden öğrencilerin ve baskılar yüzünden hayatı kararılan gençlerin hikayeleriyle doludur. Cemaatçi ve Tecavüzcü vakıflar okulumuzdan defolacak! Laik, bilimsel, demokratik eğitim için mücadelemiz sürecek.
TÜGVA’nın taciz olayları yalnızca bu skandalla sınırlı değildir. Geçtiğimiz yıl Mardin’in Artuklu ilçesinde Vedat Kaya Ortaokulu’nda görevli Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni ve eski TÜGVA Başkanı üç kız öğrenciye cinsel tacizde bulunduğu iddiasıyla gözaltına alınmıştır. Ancak adli kontrol şartıyla serbest bırakılmış ve hakkında herhangi bir soruşturma başlatılmamıştır. Bu olay gerici kuşatmanın ortaokullardan liselere, liselerden üniversitelere kadar tüm eğitim kurumlarına yayıldığını ve skandallar karşısında hiçbir cezai işlem uygulanmadığını göstermektedir.
Gazeteci Metin Oktay’ın paylaştığı TÜGVA verilerine göre vakfın mülakatlar üzerinden devlette bir torpil sistemi kurduğu ortaya çıkmıştır. İddia şudur: Atanmak isteyen kişiler TÜGVA ile iletişime geçiyor, bir torpil buluyor ve istedikleri yere atanıyor. TÜGVA Başkanı Enes Eminoğlu bu verilerin gerçekten TÜGVA’dan sızdırıldığını doğrulamıştır. İktidar ve bu kuruluşlar ise belgeleri sızdıran kişiyi fetöcü olarak göstermeye çalışmıştır. Bu durumdaki ironi şudur ki öğrencilerin haklarını önce eski dostlatı fetö gasp etti şimdi ise TÜGVA gasp ediyor.
Tüm bu skandallara rağmen TÜGVA hâlâ okullarımızda bulunabiliyor, yaz okulları açabiliyor, kurslar verebiliyor ve konferanslar düzenleyebiliyor. Bu durum devletin eğitime müdahale eden, propagandalarını yapan gerici vakıflara sınırsız alan tanıdığını göstermektedir. Öğrencilerin bilimsel ve laik eğitim alma hakları yok sayılırken yerine ideolojik bir kuşatma ve dogmatik bir eğitim dayatılmaktadır.